İlk gittiği maçımı hatırlıyorum da... Üçer beşer basamakları çıktıktan sonra Gördüğüm manzara müthişti... Senelerce “siyah-beyaz TV” den seyrettiğim maçlar.. Yemyeşil çimenin üzerinde oynanıyormuş... Ama o gün sadece çimen yeşiline takılı kalmadım... Galatasaray sahaya çıkarken havaya savrulan konfetiler de müthişti.. “Allahım bu ne coşku böyle...” diye içimden geçirdim... Bu görüntüye “hasta” olmuştum... Havada süzülen tek yaprak konfetinin omzuma konması Bendeki sigortaları attırdı...! Elime aldığım küçük kağıt parçasını inceledim... Alelade bir gazeteden elle yırtılarak yapıldığı belliydi... İşte o an “ee bunu bende yapabilirim” düşüncesi sardı içimi... Bunu söylerken 10 yaşındaydım... Eve geldikten sonra hemen plan yapmaya başladım... Omzuma konan küçük kağıttan çok “rulo konfeti” beni etkilemişti.. İyi ama nasıl yapacaktım.? O zamanlar Hürriyet gazetesinin “Kelebek” eki vardı... Şimdilerde yine çıktı... Ne zaman reklamı görsem rulo konfetiler aklıma gelir... Neyse... O zamanlar kelebek sadece 4 sayfalık bir ekti... Ne kadar okunursa okunsun buruşmaması ve düzgün kalması önemliydi.. İyi de nasıl kesecektim..? Eni ne kadar olacaktı? Kestiğim parçaları uzun bir şerit haline nasıl getirecektim..? Bu sorular kafamda dönüp duruyordu...
30 cm lik tahta cetvel rulo konfeti yapmamdaki en büyük yardımcım oldu... rulo konfeti için 30cmlik tahta cetvelin eni ideal idi... kelebek ekinin üzerine cetveli koyar, cizer(*) ve keserdim... (*) çizip makasla keserdim çünkü rulo konfeti yamuk yumuk olmamalıydı.. henüz “falçata” ile tanışmamıştım... 15-20 kelebek ekini bu şekilde kesmeye başladım... kesme işlemi bittikten sonra elimde 60-70 cm uzunluğunda 5 cm eninde onlarca parça oldu... ilk aklıma gelen bu parçaları selo-bant ile birbirine eklemek oldu.. iki parçayı birbirine tek tarafından bant ile birleştiriyordum.. evet oluyordu işte.... gerçi biraz zahmetliydi ama bir sonraki maçta bende kendi konfetimi savuracaktım.. bu heyecanını anlatamam... hele 10-11 yaşında iseniz.. mazallah akıllara zarar...
Yaptım... İlk maçıma yanımda bir sürü konfeti vardı... Görenler “ulan bu ne” diyorlardı... Gazetenin bu hale nasıl geldiğini merak ediyorlardı.. Bende büyük bir gururla bütün safhaları sayarak anlatıyordum... Genelde “delisin sen...!” gibi karşılık buluyordum... Ama konfetim vardı... heyecan içinde Galatasaray’ın sahaya çıkmasını bekliyordum... Geçen maçta küçük olduğum için dağıtılan konfetilerden bir türlü kapamamıştım... Ama şimdi elimde konfeti vardı... O sırada aklıma “keşke birkaç kolum daha olsa...” geldi....J Galatasaray sahaya çıktı... Hızlı bir şekilde konfetileri savurmaya başladım.. Evet.. 1-2 tanesini düşündüğüm gibi gitti... ama bazıları ya açılmadı... yada yarı yolda koptu... biraz canım sıkılmıştı ama daha bu ilk seferdi.!
Açılmayıp 2 metre öne düşen konfetiyi alıp cebime koydum.. Eve geldiğimde “neden açılmadı” sorusuna bir çözüm bulacaktım... Nedeni belli idi.. Tek taraflı bant yeterli değildi... kopmanın nedeni buydu.. Açılmayanlar ise ek kısmındaki az da olsa aralıktan bantın diğer yüzeye yapışması idi... Eğer bantı her iki taraftan yapıştırırsam iki sorun da hallolucaktı..! Hemen başladım yeni üretime..! Aynı metot fakat bu sefer bantları ek yerlerinin hem önüne hem de arkasına yapıştırıyordum.. Bitirdim... ama içimde hala bir sıkıntı vardı... Bunu denemem lazımdı... Artık “deli” olduğumu bende kabul ediyordum... Denemek için geceyi bekledim... Evimiz 2. katta olduğundan gece hava kararınca bir tanesini denedim... Müthişti..Çok güzel... Tamam işte sorunu çözmüştüm... Hemen seri üretime koyuldum... Konfeti yaparken hep havada süzülüp sahaya düşmesini düşündüm... Bu gazla yine bir sürü konfeti ile maça gittim... Bu sefer kendimden emin bir şekilde fırlattım.. Tamam oldu bu iş... Kağıdı biraz uzun tutsam nerdeyse sahaya bile düşecekti... Şimdi yazının başında “sigortam attı” dan neyi kastettiğimi biraz olsun anlamışsınızdır... Fakat iş orada kalmadı... Şimdilerde “formasız gidilmez” , “atkısız maça gitmem” söylemi.. O zamanlar bende konfeti için geçerliydi.. Her maça yapabildiğim kadar konfeti yapıp gidiyordum... Zor dönmelerdi... Çünkü gizli yapıyordum... Annem “bu çocuk hasta” herhalde demesin diye.. Evde kimse yokken yada odaya çekilerek yapıyordum.. Ani baskınlarda ise “yok yahu yapmıyorum” desem de.. Ellerimdeki “gazete kiri” beni ele veriyordu...
Rulo konfeti hakikaten çok zahmetli bir işti.. Artık eskisi kadar zaman bulamıyordum... Ayrıca yaptığım adetler az idi.. Çünkü sadece senin atman yetmiyordu artık.. Maçta yana sağa sola dağıtman gerekiyordu ki güzel bir görüntü oluşabilsin... Rulo konfetide bu çok zordu.. Anca kendi nefsini köreltecek kadar yapabiliyordum...:) Dolayısı ile “ilk göz ağrım” olan “kare konfeti” ye döndüm... Hem yapımı basit hem de çok daha az zamanda fazla adet yapabiliyordun... Mahalleden birkaç “deli” daha olunca en az 30 40 konfet ile maça gidecektim.. Aynı heyecanı ve enerjiyi “kare konfeti” e yönelttim... Ooo bunlar çok basitti... 5 dakka da 1 tane yapıyordum nerdeyse... Hele ki benim gibi 1-2 kişiyi daha bulduğum için artık maçlara nerdeyse çuvallarla gidiyorduk... O dönem PTT’nin ücretsiz dağıttığı “rehber” konfeti için biçilmiş kaftan idi.. Üstelik belirli dönemlerde bu rehberler güncellenirdi... O nedenle hammadde sıkıntısı yaşamazdık...:) Çoğu konfeti manyağı da aynı hammaddeyi kullanırdı zaten... Alırdık rehberleri... koparırdık cildinden... 5er 6şar sayfa keserdik.. katır kutur... 7x5 cm idealdir... bir topta 400-500 kağıt makul bir rakkamdır... saydın mı ki biliyorsun diye sormazsınız umarım...? bütün bu okuduklarınız yapan biri hiç saymamış olabilir mi sizce?
....
500 den fazla olursa lastiklerken sorun olur .. lastik atar.. konfeti taşırken dağılır.. genelde 350-400 arası yapıyorduk.. her seferinde saymıyorduk tabi... göz kararı birleştirip düzeltip lastikliyorduk.. amacımız sadece bizim değil çevremizdekilere de konfeti vererek görselliği arttırmak... Genelde 7x5 yapıyorduk ama ... bazen de havada süzülüşleri çok güzel olması nedeni ile 3x10 cm lik konfetilerden de yapardık.. bu kağıtlar ince uzun olduğu için yere döne döne süzülürdü... Artık her maça konfeti götürüp Galatasaray sahaya çıkmadan Tribün içinde dağıtırdık... Tabi rulo konfeti kadar güzel değildi ama sayıca daha fazla yaptığından fena da sayılmazdı...
Yaşım olmuş 12-13 ... O dönemler “elektrik kesintisi” vardı... Bütün işler bu elektrik kesintisine göre yapılırdı... “Aman yemeği yiyelim.. birazdan elektrik kesilecek..” “aman banyonu yap elektrik kesilecek” “et tanzim kuyrukları” gibi alışmış bir şekilde yaşıyorduk... Elektrikler kesilince “oğlum gidip dersine çalışsana” denmiyordu... elektrikler kesilince “ders off”... “konfeti on” idi...J yine böle akşamlardan birinde mum ışığında konfeti yapmakla meşgulüm... kağıtlardan biri elimden kayıp mum suyuna girdi... çekip aldım yanmasın diye ama bir baktım ucundan mum suyuna batmış.. ufak kağıdın köşesi ağırlaşmıştı.. işte konfeti konusunda “kayışın kopması” veya “kafayı sıyırmak” tam bu esnada oldu...
Kare konfetiler güzeldi.. ama fırlatınca hafif olduğundan sadece 1-2 metrelik alana dağılıyordu...
.....
O geceden sonra konfeti yaparken bazı kağıtların (hepsini değil) ucunu daha ağır olup daha uzağa gitmesi için... muma batırıp , soğuduktan sonra lastikliyordum... bu konfeti konusunda ulaştığım son noktadır... ama hakikaten fırlatınca “özel tasarım” konfetiler diğerlerinden daha uzağa gidiyorlardı...
... Seneler boyu konfeti ile maça gittim... unutulmaz Galatasaray-Sarıyer maçında arkadaşlarla birlikte jübilemizi yaptık... o maç sezonun son maçı idi... yenilmeden 2. olduğumuz sezon... 2 ay boyunca hazırlık yaparak 4 çuval konfeti ile maça gelmiştik... ama polis içeri bırakmadı.. bin bir emek ile hazırladığımız konfetilerden 1 tanesini bile kullanamadık... o maç konfeti geçmişimin “hit” i idi...