Monoton bir kahvaltı sofrasında Antalyaspor maçına yapılabilecek faaliyet düşünen bünyenin, Cumartesi gününe de az kaldı diye kaygılanırken kafasında şimşekler çakıp hayal kırıklığı yaşamasını sağlayan ara. Zaten oldum olası hiç sevmemiştim bu arayı, Avrupa Şampiyonası'ndaki düş gibi gelen maçlardan sonra da sempati duymam mümkün değil yani şu dandik 2 maça. Futbol harici başlayan branş da yok, fena halde boş bir haftasonu ufukta.
Üstelik tam da lige ısınmıştık. Özellikle ligde kötü vaziyette olan takımların oyuncularının aradan önceki son maç çıkışında, 'bu aradan faydalanarak eksiklerimizi kapatmak istiyoruz' gibi umut saçan cümleler ile röportajları noktaladıkları haftadır ayrıca. Birkaç hafta sonra anlaşılır ki, hiç de birşey düzelmemiştir aslında. Hangi takımdan kaç topçu çağrılmıştır o sayılır, rakip fazlaysa oradan birkaç adama bunların ne işi var diye bok atılır durum eşitlenir. Maç içerideyse daha dayanılmaz olur, rezalet bir tribün kaçınılmazdır. Keza Belçika maçı içeride ve alışık olmadığımız biçimde seyircili olsa gerek.
Peki bilin bakalım hangi stadyumda?
Oysa Kocaeli ne de güzeldi..