23 Kasım 2008 Pazar

Benzemez Kimse Sana


Canım İstanbul güne yeni başlarken, biz dönüşün en güzel olduğu şehre doğru yola çıkıyoruz. Kadro eksik çıkıyor yola, bu eksikliğin muhabbeti ilk 1 saati alıp götürüyor ve tek mola yerine kahvaltı için giriliyor. Güzel bir kahvaltı ile doymuş bünyeler, başka gereksinimler için zil çalıyor ve bu acil durum kısa bir Bolu girişi ile sonlandırılıyor.

***

Her Ankara gidişi sayı olarak çok, süre olarak uzun molalar nedeni ile hesaplanandan uzun sürer, bu ekip bir ilke imza atıyor, saat 11,15'te ilk maç durağına varıyor. Vakit çok kendimizi mini mini minnacık bir alışveriş merkezinde buluyoruz, zorunlu ihtiyaçlar için. Ama ev sahibi Ankara'nın, beklenen telefonu en nihayetinde geliyor ve planlar revize ediliyor. Alışveriş merkezinin çıkışında uA Ankara, Sevgili Danış bizi bekliyor. Bu arada arkadan tezahürat yükseliyor.

Seni gördüğüm zaman hayat sanki son bulur
Kalbim durur dilim tutulur...


Tamam Ankara'ya sevgimiz saygımız büyük ama buda abartı oldu derken biz şaşkın, tezahüratın asıl hedefi bayan basket takımı daha bir şaşkın, eller sallanıyor. İçten " O kadar yol teptik, bir AYIP daha işlemeye geldik " demek geliyor ama susuyoruz.

4x4 bir ağırlanma ile geçen zamanın ardından salona geliyoruz. Evet bunuda yaşıyoruz biletsiz ve kimliksiz içeri alınıyoruz. Güzel bir uygulama aslında, kimliği kapıda bırak tribün senin olsun... Salonu görünce okul yıllarının sınıf maçları akla geliyor ama gerçek başka, bu salonda bir birinci lig maçı oynanacak.

Oynanıyor, yeniyoruz, bağırıyoruz, uyuyoruz, zıplıyoruz ve darısı akşama diye salondan çıkıyoruz...

***

Şimdi grubun Ankara temsilcisi ulaşım sorumluluğunu alıyor. Bir önceki seferde kavgalara neden olan kokoreç- AOÇ ikilisi ile tanışılıyor ve stada doğru yola çıkılıyor. Git , git tabii sonunda bitiyor; İstanbul eziyeti ile Ankara eziyeti karşılaştırılıyor, bu karşılaştırmadan da İstanbul zaferle ayrılıyor.

Kapalı ile yine buluşuluyor, sonra stada giriş. Pankart as, yer bak, yer beğen ve kendini en alt basamakta bul ritüeli değişmiyor.

Oynanıyor, yenemiyoruz, bağırıyoruz, üşüyoruz, zıplıyoruz ve bir zulme yelken açarak staddan çıkıyoruz..

***

Aklımızda maç boyunca İstanbul'dan gelen telefonlar var. Öyle bir ruh hali var ki vardığımızda İstanbul'un girişinde Sivil Savunma Ekipleri tarafından karşılanacağız.

Yol, su, elektrik, internet, uydu ulan şehir fırtınaya teslim olmuş diye düşünüyoruz. Bir an aklımıza acaba Ankara'da mı kalsak diye geliyor ama İstanbul bizi bekler, İstanbul batacaksa bizde batalım ile tam gaz yola çıkıyoruz.

Çıkamıyoruz pek tabii, uzaklığı andırırda çıkış trafiği Olimpiyat stadı andırmaz mı?

Yoldayız bu sefer molada yok ve beklenenden daha bir kısa sürede canımız İstanbul'a varıyoruz. Bizim gelmemizle şehrimiz huzur bulmuş, sakin ve sessiz bir halde bizi bekliyor.

Bu yıl çoğu dönüşümüz keyifsiz oluyor ama olsun...


Benzemez kimse sana,
Tavrına hayran olayım.
Bakışından süzülen
İşvene kurban olayım..
Lütfuna ermek için,
Söyle perişan olayım.