16 Kasım 2008 Pazar

KARŞIyaka!


Deplasmanlar tribün yaşantısının bir parçasıdır. Sevdiğin arma uğruna gider gelirsin kilometrelerce yolu. Yolun da yoktur çünkü başka. Sevmişsindir bir kere renkleri. Bu sevgi uğruna yeri gelir aileye sarı gösterilir, yeri gelir manitalar kırmızı kart görür. Sen zaten daimi ofsayttasındır.

Yalnızca seni anlayanlar vardır yanında. O'nun uğruna hayatını adamış olanlar. Yoldaşların.. Onlara anlatabilirsin karanlık gecelerde sevdanı. Gerisi anlamaz zaten bunu bilirsin. Diğerlerine göre, 90 dakika 22 adamın topun peşinden koşturacağı bir müsabaka için sen 20 saat yolu göze alırsın..

Her yolculuk ayrı bir anlam ayrı bir macera taşır peşi sıra. Sorgularsın hayatı yol ortası çizgilerine gözünü daldırarak. O yol aslında asla bir yere varmaz bunu hissedersin. Döneceğin yer de aynıdır bunu da bilirsin. Bu yol öyle bir yoldur ki, çıktığın yerle varacağın yer arasında ki karanlık boşluktur. İşte bu yolda, henüz 21 yaşında bir kardeşimizin vefat ettiği haberini aldık.

Sonunun nerede geleceğini bilmediğin yolda. Bir virajda, bir sollamada, bir şarampolde, stadın önünde, taş yediğinde yada bir benzin istasyonunda. Hepimizin gittiği yolda. Her tribcünün uğradığı yerde. O benzinciye biz bu hafta uğrarız, haftaya başka bir tayfa. Her hafta elbet bir şey yaşanır. Kimse anlamaz derdinden, bu adamlar neden burada diye. Bir ton mevzu yaşanır, yaşadık, yaşıyoruz. Fakat bu kez sonu biraz farklı. Bir tribüncünün hikayeside böyle onurlu bir biçimde sona eriyor. O'nun uğruna yaptığı son yolculukla..

Başımız sağolsun..
Tribüncüler sonsuz olsun..