14 Kasım 2008 Cuma

Seviyoruz işte var mı diyeceğin?


Pazardan beri tadımız tuzumuz yok. Bugün ki Kayseri maçına kadar arada geçen bayan basketbol maçında ki farkta avutamadı bünyeleri. Keyfimiz yok işte basbaya. Peki başka yolumuz var mı? O da yok! Eğ başını önüne yürü usul usul..

Mecidiyeköy Ali Sami Yen sokaktayız yine günün erken saatlerinden itibaren. Akşam maç olacağına dair bir kaç detay dışında bir ipucu yok görünürde. Muharrem abi her zamankinden değil, bu sefer vişne suyu ver yalnızca, malzeme bizde hazır..

Suratlar asık, herkes aynı yerde kalmış. Sanki Khalkedondan Haydarpaşaya dek uzanan uzun ince yolu hiç yürümemişiz. Sanki hepimiz hala orada oturuyoruz deplasman tribününde. Çıkarın bizi burdan ulan çıkarın..

Sokak dolmaya başlar hafiften. Bir kaç efkar namesinin dışında ne bir beste ne bir güfte. Canımız sıkkın ulan var mı ötesi işte çekmeyeceksin arabanı buraya iş çıkışı miş çıkışı anlamayız, anlayamayız şu vaziyette. Öne gelene çatma hali ruhiyeti hala sürmekte..

Turnikelerden geçiyoruz sessizce. Ne bir itiş kakış, ne bir çift turnike, ne bir aranma, ne bir taranma. Turnike önünde görevlilerle yaşanan, yaşanmaması gereken diyaloglar;


-Hoş geldiniz..

-Kapalı girişi değil mi burası?

-Evet efendim..

-Niye hoş geldin diyosun ki?

-Herkese diyoruz.

-Demeyin arkadaşım. Herzaman nasıl davranıyorsanız öyle davranın.

-..

-Ulan niye ölmek üzere olan hastaymışız gibi böyle iyi davranıyosunuz.

-..

-Ölmiycez biz! Ölmiycez..


Tribünde ki yer alınır. Karar kesin ve net. Sessizlik. Biz bu renklere ölürüz o ayrı. Bu takım buraya her seferinde "yenilsende yensende" duyacağının bilinciyle rahat rahat gelemez o da ayrı. Tüm kapalı oturur ve sükunet içerisinde maça bakar. Maç başladığında futbolcular ara ara dönüp tribünü keserler. Bakmayın beyler boşuna, KAPALIyız biz..

5-10 dakika geçmeden ayaklanmaya başlar tribün. Tüyler diken diken olacaktır az sonra. O yılların tezahüratı başlar vurmaya derinden. Sen şampiyon olmasanda, kupaları almasanda, fenerede koymasanda SEVİYORUZ İŞTE VAR MI DİYECEĞİN?