8 Mayıs 2009 Cuma

Sen uzaklarda uçuşan bir yapraksın

Kendi sahamızda yaşadığımız buhranlardan sebep bir deplasman maçı.. Ali Sami Yen kombinesi olanların maça ücretsiz girebileceğinden öte, bu ceza olmasaydı ve maç İstanbul'da oynansaydı da o yaygara kopartılan kapalı alt'ın ölüm tehlikeli esnek zemin çatısı hakkında nasıl bir değişim yaşanmış, ne gibi önlemler alınmış görebilseydik..

2 Ankara takımı karşsında yitirilen, belkide taraftardan başkasında olmayan umutlar üzerine eklenen havAlanı olayı kalan 4 maç ve sonrası için insanı bilinmezliğe itiyor. Taraftarlık kayıtsız şartsız destek olup, göz göre göre yitirilen puanlardan ve hedeflerden sonra dahi futbolcunun sırtını sıvazlamak mıdır yoksa zamanı geldiğinde " yahu siz ne yapıyorsunuz " gibilerinden, içinde şiddet barındırmayan protestolarda bulunmak mıdır? Biz şahsen ikinci seçeneği işaretliyoruz.. Kupa alanda aldıranda hayatının sonuna kadar dokunulmazlık kazanmıyor çünkü asıl mevzu bahis yani baki kalan Galatasaray'dır.. Oyuncu da Galatasaray'a yarar sağladığı sürece sırtta taşınır elbet. Ama işler çığrından çıkıp samimiyet kaybolunca, yani bir yerde cepten yeme boyutuna ulaşınca " amann olsun canım " diyemiyor insan.. Sevgi pıtırcığı bir kitle de yurtdışındaki idman basmalara, Roma reisinin topçuya ayar vermesi olaylarına ağzından su akıtarak yorumlar yaparken, kendi memleket sınırlarına dönünce olay hiç bir şey yapmayalım biz sadece destek olalım demesi, kusura bakmayın ama bizi pek açmıyor.. Evet havAlanındaki görüntülerde tasvip edilmeyecek şeyler de vardı ama o yaşanılanları yerden yere vuruyorsanda eğer, hiç bir halt yapmayalım demektesindir.. İşin özü her zamanki gibi haklı iken haksız duruma özenle düşmeyi başardık taraftar olarak..

Durumun diğer taraflarından bakmaya çalışınca ise; ortada hedefsiz bir takımın kaldığı aşikar. Ama kim iddaa edebilir ki ortada hedefli bir taraftarın var oldugunu? Hedefsiz bir takımın taraftarı olmayı bilmiyoruz belkide, hedefsiz bir Galatasaray'da oynamayı bilmeyenler gibi.. Uefa'ya katılma şansı heyecanı gibi durumlar bize göre değil, istesekte bizim kılımızı kıpırdartmaz bu mevzular.. Bu yüksek ego, küçümseme değil, Galatasaray adının tribününden öte evren genelindeki seyircisine yaşattığı başarıların ertesindeki olağan piskolojiler..
Keza tribündeki Hasan Hüseyin Mehmet için ne sıralamadaki yerimiz, ne de hedefimizin olmayışı bir şey ifade eder. Taraftarlığın romantizmi der ki; Galatasaray' ın herhangi bir ferdi hangi branş olursa olsun sahaya kazanmak için çıkacak o formanın hakkını verecek. Bunu yabancı oyuncusu da benimseyecek yerli oyuncusu zaten uygulayacak, tecrübeli oyuncuları tecrübesizlere uygulatacak. Bizde tribüne gelip desteğimizi vereceğiz.. Bu takımın asaleti de büyüklüğü de buradan gelmiyor mu?

Genel kalabalık Galatasaray'ın bu futbolcu kadrosuyla bu ligi açık ara önde bitirir diye konuşuyordu sene başında. Kime tepki gösteriyorlar kime kızıpta oynamıyorlar bilinmez ama biran önce toparlanmaları lazım. Önümüzde uzun bir zaman var. Herkesin şapkasını önüne alıp düşünebileceği kadar uzun.. Hem topçuların, hem zaaflar yaşayan yönetimin hem de tribündeki taraftarın.. Yani aynen bestede dediğimiz gibi; Yönetim futbolcu taraftarr Düşünedur Galatasaray..

İş bu yazının amacı haftasonundaki Ankaragücü maçıydı.
Neyse..