9 Mart 2010 Salı

DÜTTÜRÜ DÜNYA


Sadece biz; "bu maçı alırsak şöleni başlatır güle oynaya şampiyon oluruz" diye düşünüyoruz zannediyorduk. Oysa hepimiz nasıl bir memlekette taraftarlık yaptığımızı unutmanın saflığı içerisindeymişiz. Birileri bizden önce bunun farkına varıp "gereken bütün önlemleri" almış oysa.

Arkamızdan gelenlere tur bindirmeye ramak kala; birilerinin, kendi sahasında maç yapıp 2 şutla maç tamamlayan bir takımı gaza getirmesi gerekiyordu. Sahneye yayın ihalesinin "al gülüm ver gülümcüleri" federasyon ve yayıncı kuruluş çıkacaktı elbette. Önlerine puan tablosunu koyup masa başı planlamaları yapanları bir yana bırakıp bize yansıyanları özetleyelim şöyle;


1- Maçın başı; kel alaka bağlamından bir koreografi. Kale arkası tribünü dahi olmayan bir stadda Euro 2016 pankartı ve bunun üzerine on dakika boyunca yapılan salyalı yalakalı bir sohbet. Hani Eskişehir'i az çok bilmesek bütün tribünü asilzade zannedecez.

2- Tükürdüğünü yalamayacak kadar delikanlılar ya!.. Elano'ya pet şişe atılıyor, şükür ki isabet etmiyor. Arkadaşlar kahkahalarla Elano'nun şişedeki suyu nasıl içtiğini birbilerine anlatıyor. Herhalde devamında gelen çakmaklarla da bir sigara yakar diye bekliyorlar.

3- Maç boyunca eliyle, ayağından daha çok top oynayan, centilmen Eskişehir şehrinin medar-ı iftiharı arkadaş, eliyle direk gol pozisyonumuzu kesiyor ve yine eliyle top alıp golünü atarak kendisine verilen emekleri boşa çıkarmıyor. 1 kırmızı + 1 sarı kartla evine erken dönmesi gereken bu arkadaşı yorumcularımız maçın yıldızı ilan ediyor. Aldığınız maaşlar ananızın ak sütü gibi helal olsun size...

4- Bir şeyin daha farkına varıyoruz. Yorumcu arkadaşlar, hasretle bando sesi bekliyorlar. "Nerde kaldı bunlar" modunda borazancıları istiyorlar ama öyle cümleler kuruyorlar ki biz birazdan Berlin Flarmoni konser verecek zannediyoruz. Herifler üflemeye başlayıp da ortam çakma Arjantin tribününe dönünce rahatlıyor arkadaşlar. Borazancıların düt dütleriyle Bülent Yıldırım'ın düt dütleri birbirlerine senkronize olunca bizimkilere de bir haller oluyor. Ruhundan arındırılmış gereksiz bir hipnoz hali görüyoruz. Ama kimse meraklanmasın bir parmak şıklatmasına bakar normale dönmemiz.

Hadi!..
O pankartta asıl yazması gerekeni de biz söyleyelim size;

"Sure..You can't do it!..."