26 Mart 2010 Cuma

Susmak öldürür, susmak yok!



Ligin sonu yaklaşmaktayken aynı senaristler, aynı senaryolarıyla yine karşımıza çıkmaya başladılar. İşte bu günlerde , bu senaryoların birer kahramanı olmayacağımızı hep birlikte gösterme vakti gelmiş bulunuyor. Yıllardır içten içe Galatasaray tribünlerini ajite edenler ve bunun sonucunda çıkan olaylar sonrası bunu her yeri geldiğinde aleyhimizde kullananların, bu kez hevesleri kursaklarında kalacak. Unutulmasın ki; Papaz her zaman pilav yemez!

Bu bağlamda yapılması gereken hem çok basit, hem de bir o kadar zor. Yazılanlara çizilenlere aldırış etmeden, yalnızca kendi önümüze bakmalıyız. Kendimizi gereksiz polemiklerden uzak tutup, içimizde ki Galatasaray Sevgisine daha da yakınlaşmalıyız. Maç günü Sarı ve Kırmızıya bürünüp pozitif enerjimizi evimizden başlayarak dalga dalga tüm cihana yaymalıyız. Sahaya pet şişe ve küfür yerine tezahüratlarımızı yağdırmalıyız. Tribünde uygulanan organizasyonlara yardımcı olup, maçın ilk dakikasından son dakikasına dek susmadan takımın arkasında itici güç olmalıyız.

Böylelikle yıllardır masa başında senaryolarını yazanların ve bizleri doldurarak oyunlarına alet etmeye çalışanların kalemlerini kırıp, bu senaryoları uydurdukları yerlerine sokmuş olacağız. Bu maçı ve sene sonundaki şampiyonluk kupasını istiyorsak, hepimiz bu duyarlılıkta hareket etmeliyiz. Ne içersek içelim, asli görevimizin ne olduğunu unutmamalıyız. Ve gerisini sahaya çıkacak olan Aslanlarımıza bırakmalıyız.


Saatlerimizi ileri aldık
28 Mart'ı
BEKLİYORUZ!