6 Nisan 2008 Pazar

Şampiyonluk Nağmeleri


Ankara'da dakikalar 70'e dayanmış, skor 0-0'dı. Sinir, stres, umut, heyecan, kuşku gibi duyguları iç içine geçirmiş; önümdeki yemeği tadından bihaber biçimde alabildiğine hızlı yiyordum. İşte o anda aklıma geldi bundan tam olarak 24 saat önce yazdığım yazı. İnanmalıydım, inanmalıydık. Bu sezon kaç maçı son dakikada çevirmiştik, en anlamlılarından biri de pekala olabilirdi. Dakikalar ilerledikçe 'bu maç gitti' diyenlere keskince 'kazanacağız' cevabını yapıştıranların sayısı azalıyordu. Taa ki o ana kadar..
Dakika 90 olmuş ve uzatmalar başlamıştı. Herkes ilk sandalyesinden farklı bir yerde, kimisi yerlerde, kimisi arkasını dönmüştü. Saatli kale arkasını düşünmek bile istemiyorum. Evet inanç karşılık bulmuştu, geldiği günden beri duvardan tavana fırlatılmaktan bithap düşen Cassio Lincoln muhteşem bir golle uyandırılmaması gereken bir rüyaya itivermişti bizi.
Geriye kaldı 5 final. Ne radyoya, ne Türkiye'nin bilmem neresinden gelecek bir gol haberine ihtiyacımız var. Yalnızca çıkıp 5 maçı kazanmalıyız.
Saldırın, durmadan..