1980 DÖNEMİ VE SONRASI
İspanyol diktatör Franco’ya, toplumu nasıl böyle kontrol altında tutabiliyorsunuz diye sorduklarında şöyle cevap vermiştir: “ Onları yüz binlik beşiklerde uyutuyorum”. Franco’nun yüz binlik beşik olarak nitelendirdiği yerler stadyumlardı.
Franco, baskıcı rejiminden bunalan halkını, futbolla oyalıyordu. Franco için futbol kitleleri oyalayan, toplumu siyasi konularda tepkisizliğe iten,ülke gündemini saptıran bir afyondu.
Yalnızca, Franco gibi diktatörler tarafından yönetilen ülkelerde değil, son derece modern rejimlere sahip ülkelerde de futbol, toplumu pasifize etmek amacıyla kullanılmıştır. Günümüzde de bu tür örnekleri görmek mümkündür.
Gün geçtikçe popülerliğini arttıran futbol aynı zamanda çıkar ilişkilerinin de yoğunlaştığı bir spor haline geldi. Futbolun Türkiye’de popülaritesinin artması ise şansa bakın ki 80 sonrasına rastlar. 80 darbesi ile kimliksizleştirilen toplum, kitleler halinde futbola yönlendirilmiştir. O dönemde atılan tohumlar özellikle bu kuşağın büyümesiyle, 90’ların ortalarından itibaren filizlenmeye başlamış 2000’lerde ise bu durum en üst seviyelere çıkmıştır. İnsanlar eskiden kendilerini politik görüşleri ve yaşam karşısındaki duruşlarıyla tanımlarken 80 sonrası değişim rüzgarı ile farklı mikro kimlikler ön plana çıkmış ve insanlar kendilerini bu kimliklerle ifade eder hale gelmişlerdir. Artık Fenerbahçelilik, Galatasaraylılık ya da Beşiktaşlılık üst kimlik haline gelmiştir. Bu ilgi aynı zamanda farklı kazanç kapılarının da açılmasına yol açmıştır. Eskiden kısıtlı bütçelerle yapılabilen bu spora ilginin artmasıyla paralel olarak futbolda dönen para astronomik noktalara gelmiştir.
Artık klüp başkanlığı ya da yöneticiliği o takımı tutmanın ya da desteğin çok ötesinde anlamlar ifade etmektedir. Başkan ve yöneticiler ihale, kredi gibi olanakları rahatlıkla kendi adına kullanarak klüpleri çıkar örgütleri haline getirmiştir. Tabii orada kalmanın bedeli olarak da kendi taraftar gruplarını yaratmışlardır. Para karşılığı tutulmuş bu kişilere bir çok olanak sağlanmış, bu olanaklarla beraber bu gruplar örgütlenmiş ya da örgütlendirilmiş ve toplumda hiçbir alanda duymadıkları aidiyet duygusunu bu yapılar içinde yaşamaya başlamışlardır.
20 yılda insanların yan yana maç seyrettiği dönemden konuk taraftarların kafeslere kapatıldığı, binlerce polisin görev yaptığı bugünlere gelindi. Toplumsal olarak geçirdiğimiz cinnet futbolda da yansımalarını buluyor. Özellikle işsiz ve yaşamda tutunamamış, toplumun dışında kalmış ve düşledikleri hayata hiç bir zaman ulaşamayan bu insanlar, bir güç çevresinde toplanarak toplumdan belki de intikamlarını alıyorlar..