Bizler az topçu severiz..
Galatasaray tribünü bir topçuya özel besteler yapıyorsa o topçuyu çok sevmiş demektir. Yürekten sevmiş demektir. Attı kaçırdığı gollerden bağımsız bir sevgi. Öyle sever ki hatta, o topçunun bir hatasını kollayan diğer adamlar seslerini çıkarmaya korkarlar. O topçu hata yapar, teknik adam ses çıkarmaya korkar, yönetim ne yapsak ne etsek diye haftalarca düşünür.
Yakın zamanda Saunders sevilmişti, Perez vardı, şimdi Kewell var. Bunların yeri sabittir. Hagi’yi topçu olarak görmez mesela Galatasaraylılar, ona kutsal bir obje olarak bakarlar. O adamı canlı izleyenler hacı mertebesine ulaştılar diye dedikodular döner hatta.
Bu vesileyle yolu buradan geçmiş tüm ecnebi topçularımıza selam edelim.
Ama;
Bu topraklardan bir Nonda geçti..
Yukarıdaki futbolcuların hiçbirisine benzemez, hiç birisinin yeteneğini bu adamda göremezdiniz. Ancak bu adam Sami Yen’de, deplasmanda, otobüste, minibüste, okulda, kışlada, sokakta, meyhanelerde ne bestelere ne namelere ilham verdi. Ve belki de dünyanın hiç bir yerinde hiç bir futbolcu tribüne santim hesaplarıyla çağırılmadı onun dışında.
Geldiğinde hatırımızda Monaco’daki golleri vardı, ağırlaşmıştı artık, yaşı ilerlemişti ve futbol hayatını bitirmeden önce cennet-cehennem ayrımını yaşarken görmek istemişti. Önce kapılarımızı açtık ona, sonra gönlümüzü.
Yakın zamanda Saunders sevilmişti, Perez vardı, şimdi Kewell var. Bunların yeri sabittir. Hagi’yi topçu olarak görmez mesela Galatasaraylılar, ona kutsal bir obje olarak bakarlar. O adamı canlı izleyenler hacı mertebesine ulaştılar diye dedikodular döner hatta.
Bu tip adamların yapacakları bellidir sahada. Mucize yaratmaları beklenmez ama genelde mucizeler bunlardan çıkar. Mesela Prates’i de unutmaz bu taraftar ama Radu’yu hatırladığı gibi hatırlamaz.
Bu vesileyle yolu buradan geçmiş tüm ecnebi topçularımıza selam edelim.
Ama;
Bu topraklardan bir Nonda geçti..
Yukarıdaki futbolcuların hiçbirisine benzemez, hiç birisinin yeteneğini bu adamda göremezdiniz. Ancak bu adam Sami Yen’de, deplasmanda, otobüste, minibüste, okulda, kışlada, sokakta, meyhanelerde ne bestelere ne namelere ilham verdi. Ve belki de dünyanın hiç bir yerinde hiç bir futbolcu tribüne santim hesaplarıyla çağırılmadı onun dışında.
Geldiğinde hatırımızda Monaco’daki golleri vardı, ağırlaşmıştı artık, yaşı ilerlemişti ve futbol hayatını bitirmeden önce cennet-cehennem ayrımını yaşarken görmek istemişti. Önce kapılarımızı açtık ona, sonra gönlümüzü.
Lukunku’ya benzettik onu, onun futbolcu kimliğine bürünmüş hali gibiydi. Hiç bir zaman gol atamaz gibi dolanırdı sahada ve de antrenmanlarda. Ama o sağ bacağı bir gerilmesin şöyle arkaya doğru. Santim hesapları başlardı tribünde. Hatırı sayılır miktarda saçı başı düzgün, hali vakti yerinde kalecileri ve defans oyuncularını az gömmedi Sami Yen çimlerine. Hem de gözümüzün önünde. Halka açık film izlettirdi aylarca. Konulu olanından..
Buraya yazılamayacak bestelerle uğurlamak isterdik onu. Ama vedaları sevemedik bir türlü. Yönetim ona giderken bir plaket vermiş üstün hizmet bab’ında. Sağolsunlar, düşünmüşler. Biz ise kalbimizi verdik. Ve gördüğümüz her zenciye Kongolu, her Kongoluya Shabani der olduk..
Buraya yazılamayacak bestelerle uğurlamak isterdik onu. Ama vedaları sevemedik bir türlü. Yönetim ona giderken bir plaket vermiş üstün hizmet bab’ında. Sağolsunlar, düşünmüşler. Biz ise kalbimizi verdik. Ve gördüğümüz her zenciye Kongolu, her Kongoluya Shabani der olduk..
Güle güle Nonda.
Shabani Nonda.
Teşekkürler kardeş.
Shabani Nonda.
Teşekkürler kardeş.