Sakatlıkların umutsuzluk, transferlerin umut olduğu bir atmosferde çıktık Denizli deplasmanına. Herkesin ligin alt bölümlerinde dolaşan bir takım karşısında fark atacağımızı düşünmesine karşın bu kadar rahat olmamak gerektiğini savunduk. Sonuçta eksiklerimiz var, yeni gelenlerin uyum süreci var ve bunlara bağlı teknik taktik zorunlu değişiklikler var.
Arda'nın 19. dakikada ki havada asılı kalmalı, kafayla çakmalı golü bize Kral Hakan Şükür'ü hatılatırken, içimizden Kral'ı hatırlatan her şey keşke böyle iyi şeyler olsa yalnızca iyi anılarıyla kalsa biz de diye de geçmedi değil.
Maçın ilerleyen dakikaları biraz stres dolu geçti. Leo bizi hem korkuttu hem kızdırdı. Kendisi bir süredir "bana güvenmeyin arkadaş!" diye haykırıyor resmen. Sesini duyan var mı?
57. dakikada oyuna giren siyahi futbolcumuz Dos Santos hem futboluyla hem de 30 numaralı forma numrasıyla rakip takımlara gözdağı verdi. Bir mesaj kaygısı var mıdır bu forma numarasında onu önümüzde ki günler gösterecektir..
Yeni transfer Jo 61'de Galatasaray adına ilk golünü attı. Hem kendini hem bizleri sevindirdi, tabii bir de unutmadan Haldun Üstünel'i. Jo'nun golünden sonra tribünden yakın plan olarak ekranlara yansıyan surat ifadesinden belli oluyordu haklı sevinci. Neyse, işin özü siftah Denizli'ye kısmetmiş..
Bu deplasmandan aldığımız 3 puanı hanemize ekleyerekten şampiyonluk yolundaki yürüyüşümüze kaldığımız yerden devam etmiş olduk. Ve bu maçın sonucu göstermiş oldu ki her horoz kendi çöplüğü diye öyle rahat rahat, kafasına göre ötemez. Öttürtmezler..
Denizlispor 1 - Galatasaray 2