24 Şubat 2010 Çarşamba

Görmezden gelişleriniz..

Çok zaman önce değil, 3 Aralık 2009 tarihinde Sami Yen'de oynadığımız Panathinaikos maçında Kapalı Tribün cam panallerinde asılı duran KKTC bayrağını gören Uefa gözlemcileri bir anda ortalığı ayağa kaldırdılar. İlk etapta yanımıza gönderilen bir kaç emniyet görevlisi bayrağı derhal indermemiz gerektiğini, Uefa gözlemcilerinin talimatı olduğunu ve sürekli anons geçildiğini belirtti. Bizlerin bayrağı indirmemek için direniş göstereceğini anlayınca uzaklaştılar ve bir kaç dakika sonra yaklaşık 30 kişilik bir ekiple tekrar tribüne giriş yaptılar. En önde amir ve kameraman memur vardı. Tribünde ortalığı kızıştırmamak üzere koridora geçildi ve karşılıklı dertler anlatıldı. En sonunda kendi vatanımızda kendi bayrağımızın indirilmesine içiniz el veriyorsa buyurun indirin dedik. Talimat bu yönde dediler ve indirdiler..


Bunu ozamandan beri dillendirmedik, dillendirmek istemedik. Zira böyle bir olay yüzünden kendi devletimizin kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya getirilmiş olmamız hiç hoş bir durum değildi. Fakat 18 Şubat 2010 tarihinde Madrid'de oynanan Atletico Madrid - Galatasaray maçı esnasında açılan pankartları görünce ve taraflı tarafsız hiç kimse bu duruma ses çıkarmayınca işin başa düştüğünü anladık. Kendi bayrağımızı kendi topraklarımızda asmamıza arıza çıkartan, her fırsatta ırkçılık ve siyasi içerikli pankart/tezahürat karşıtlıklarından bahseden, saygıyı sevgiyi feyır pleyi dilinden düşürmeyen Uefa yetkilileri, Vicente Calderon'un kale arkası tribünlerinde, terör örgütünün elebaşı olmak suçuyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış bir kişinin posterinin açılmasını nedense görmezden geldi. Ve yine aynı maçta açılan "Turkey is not europa" pankartıda gözlemlenemedi gözlemciler tarafından..

Şimdi önümüzde 25 Şubat akşamı oynanacak bir rövanş karşılaşması var. Bu maçta açılacak olan kontra pankartlara göz yumulacak mı? Yoksa yine Uefa kriterlerinden vs. bahsedip "Well come to hell" pankartına bile karşı çıkan zihniyetle mi karşılaşacağız? Bu sorunun yanıtı elbette ki belli. Yıllardır süre gelen bu çifte standarta tepkimizi koymadıkça uzun yıllar daha sürüp gidecek. Neden TFF bu olaylara kayıtsız kalır? Neden Yönetim sesini çıkartmaz? Neden medya ve basın üç maymunu oynar? Bunu yapması gereken merci tribünler midir? Eğer öyle düşünülüyorsa söylensin ve bu işi tribünler kendi yöntemleriyle çözsünler. Destek olunmuyorsa en azından köstek olunmasın..