23 Şubat 2010 Salı

Kopup Giderken..



"Transferlerle, takımın kimyasını bozdular"

"Fikstür çok zor, her an yarıştan kopabilirler"

"Atletico Madrid, Barcelona'yı yendi. İşleri zor"

"Galatasaray bu performansla ilk 3'e giremeyebilir"

"Nerede bu alınan yabancılar?"






Hepsini okuduk. Hepsini dinledik. Sinir katsayımız arttı bazen, bazen kanalı değiştirdik, bazen de göz ucuyla baktığımız gazetenin bir paçavradan farksız olduğuna hepten emin olduk. Hiç bir mantıklı dayanağı olmayan bu yorum(!?)ların isabet oranını avcılığa yeni başlayan bir çaylak bile tuttururdu. Yalandan da, iftiradan da kim ölmüş ki?

Galatasaray şampiyon olur ya da olmaz, Atletico Madrid'i eler ya da elenir. Futbol bu. Ama iki üç akbabanın üzerine konmaya çalıştığı şeyin bir leş değil, küllerinden doğmakta usta bir anka kuşu olduğu gerçeği basınımızın da, diğer futbol ulemalarının da yüzüne çarpmıştır eminiz ki. Yarıştan koparttıkları, Avrupa'dan eledikleri Galatasaray bu cehennnemi fikstüre rağmen ligde 2 puan farkla lider. Burada önemli olan liderlik değil, Galatasaray'dan asla ve asla bir ayrıntı gibi bahsedilemeyeceği gerçeğidir.

Sarı ve kırmızıya teslim ettiğimiz gönlümüz kopup gitmek istiyor. Haykırmak istiyor KARŞIlıksız sevdasını. İnadına Giovani Dos Santos'a destek veresi geliyor insanın. İnadına kaptana bağırası ses tellerini hiç edercesine. Elano diyesi geliyor, mücadelesini görmeyenlere inat!

Skora değil sahadaki armaya ve mücadele azmine aşık olmamızın bir sağlaması değil midir son derbi maçında verilen destek?